Çamurdan elim yüzüm görünmez olmuş
veya
burnuma kadar boka batmışım.
Bir şeyler yapmak için zorlamış,
elimden hiçbir şey gelmemiş,
yorulmuşum.
Tüm bu yüklerin alnımdan ter olarak akmasını beklerken üç katlı bir binanın gölgesine sığınmışım. En azından sıcak derdinden kurtuldum diye düşünüp, derin bir nefes alacakken binanın gölgesinden silüetini çıkarmışım.
İçime çektiğim ne kadar nefes varsa, veremeden boğazıma düğümlenmiş.
Nefessiz kalan vücudun verdiği tepkiyle gözlerim dolmuş, başımı kaldırıp gökyüzüne bakmışım.
..
Aradan on bir saat geçmiş.
Hava kararmış, gece olmuş..
‘Günaydın yalnızlığım, uyanabilirsin.’
Bir gölge uğruna boynum öyle güzel tutulmuş ki, gökyüzünden zar zor indirmişim.
Ani bir karar verip, şehirler arası otobüs terminaline gitmişim. Belki o silüetin sahibi iner diye peronlara park eden ne kadar otobüs varsa hepsinin bagaj alma bölümüne koşturup durmuşum.
Üç koreli,
bir fin,
iki çift almanla karşılaşmışım ama
o silüetin sahibini bir türlü görememişim.
Böyle olmaz..
Yanlış anlama n’olursun..
Tutulan boynum feda olsun, koşturup duran bacaklarım da..
Aşk lafını pek kullanan insanlar değiliz biliyorum ama onca koşturmacanın içinde aşk karnına etrafımda yiyebileceğim tek şey simit bu kaybedenler terminalinde. Verdiği enerji ne yorgunluğa yetiyor ne de özleme.
Telaşımı hoş gör,
hepsi sadece bunun için..

buyrun.. ♫
- Ahmet Delice