15.02.2018

Dokuz



     Bugün, kendisini tanıştıran birisine memnuniyetimi dile getirerek karşılık verdim. İki taraflı, hafif tebessüm gerektiren bir an olması gerekiyordu aslında. Kimse gülümsemedi, hatta yeri kapsayan fayanslar ile tavan arasında bir boşluk aradık o anı doldurmak için. Bulamadık. Hafif bir kafa hareketiyle hızlıca ayrıldık.

     Biraz süre geçti aradan, tekrar karşılaştık. Aramızdaki mesafe; hareket etmeyen bir taksinin arka kapısından binip, ön kapısından inmek kadar gereksiz ve kısaydı. Tanışma anında gözlerimizdeki boşluğun dolmasını beklemiştik, şimdi ise gözlerindeki nefreti görmemek için ard arda dokuz gün Neşet Ertaş dinlemek lazımdı.

     Kendini tanıtmaya karşı dile getirilen bir memnuniyet; sineğin bacağı ısırması gerekirken, neden bacağın sineği ısırması etkisini yaratır ki? Şaçma.

    Aslında değilmiş.

    Biraz olsun etrafımızdaki olaylardan uzaklaşmak için yalnız kalmaya ihtiyaç duyuyoruz haliyle. Bu soyutlama süreci dokuz yılı bulunca, size kendini tanıştıran insanlara, kendi isminizi söylemeyi unutmanıza sebep oluyormuş. Karşıda duran bir çift gözdeki herbir nefretin nedeni aslında kendinizi çoktan unutmuş olmanızmış.

    Şuradan terliği uzatır mısınız? Tek taraflı duyulan işe yaramaz memnuniyetin üzerine sinek kondu galiba.

    Paşşş.


-Ahmet Delice