+ Çayına kaç şeker atıyor?
- Bilmiyorum.
+ O zaman tanımıyorsun.
- Ama..
+ Şşşş
Çocuk okuldan eve kadar arkadaşları ile yağan karın tadını çıkarmıştı. Fakat fena halde üşütmüştü. Annesi azarı basmıştı sabiye. Üstü başı fena haldeydi. Anne hemen çocuğun üzerini değiştirip çocuğu sobanın yanına aldı. Yorgun olan sabi uyuyakalmıştı.
Yokken varlığı aranan varken de varlığı ağır gelen adam kapıyı çaldı usulca. Kapıyı açan kadın adamın elinden ekmekleri ve sırtındaki ince paltosunu aldı.
Cefakar kadın bir hışımla mutfağa gidip ekmeklerini bıraktı. Sofrayı kurup sabiyi uyandırdı. Yemekler öyle lezzetliydi ki adamcağız kadına varlığına şükür dercesine kadının yeşil gülen gözlerine bakıyordu.
Adam çocuğu ile ilgilenmeye başladı. Çocuk terliyordu. Annesi meyve getirmişti. Sobanın üstünde ise kestaneler pişiyordu. Çay demini almıştı bile. Kadın yeşil mandalinayı soyup dilimleyip çocuğuna yediriyordu. Adam ise eşinin ve çocuğunun elleri yanmasın diye kestaneleri soyuyordu.
Çocuk çoktan uyumuştu. Artık yeşil mandalinayı kadın ve adam yiyordu.
-Ali Koç