“Yalan” kanseri: Hainin dilinden ihanet
İki gözü önüne akıyormuş insanın gerçekten. Ne kadar yıkılıp enkaz olsa da insan, sabah oluyormuş. Öldüm sanıyor ama ölmüyor, yaşamaya mecbur devam ediyormuş. Ölmek istediği için suçluluk duyarak ölmemek için bir şeyler yiyormuş.
Hayatımda hiç bu kadar yıkıldığımı hatırlamıyorum. Titreyerek öne arkaya sallanarak ağladığımı… Kafamı duvara vurduğumu (ruhsal acıyı dindirmek için fiziksel acı bir yere kadar işe yarıyor) öyle bir suçluluk, öyle bir vicdan azabı, tırnaklarımla derimi kazımak istiyorum, yorganın altında yok olup bu dünyadan silinmek istiyorum. Öyle bir kendine nefret, hiçbir şeyin anlamı kalmamış, öyle bir umutsuzluk.
Nedir bu kadar yıkan insanı? Bile isteye yapılan yanlışlar, yalan yere edilen yeminler… İhanet… Onursuz, ahmakça yalanların bünyede yarattığı tiksinme hisleri… Tıpkı bir kanser gibi vücuda yayılan hastalıklı düşünceler. Yalan bir hayatı sahte bir kişilikle yaşamak. İlginç olansa dışarıdan bakınca gayet normal, hatta iyi diyebileceğin biri gibi görünmek… En yakının bile anlayamıyor. Ne demişler; bir insana ne kadar yakın olursan ol, kafasından geçenleri asla tam anlamıyla bilemezsin. İrvin Yalom’du galiba. Ve ne yazık ki tüm bunlardan canı en çok yanan da o en yakını oluyor…
“Gerçeğin er geç ortaya çıkmak gibi bir huyu vardır.” Çünkü.
Peki neden bu kadar yalan söyledim? Neden olmak istediğim kişi olamıyorum da başka biri gibi davranıyorum? Ne istediğimi biliyorum fakat katiyen davranışlarıma yansıtamıyorum. Sanki zorlamayla gidiyor. Var olan gerçekleri görmezden gelebiliyorum ama var olmamasını sağlayamıyorum. Gerçeği gizlemenin bir anlamı olmadığını öğrendim. Geçmişi unutmak isteyebilirim ama silemem. Bir sırrı dünyadaki herkesten gizleyebilirim ama kendimden gizleyemem. Kanser olduğuma inanıp inanmamam bir şeyi değiştirmez, tedavi edilmesi gerekir. En ufak bir doku, bir hücre bile kalmamalı. Yoksa yayılır ve kötü sonuçlar doğurur. Nitekim öyle oldu. Bir ilişki öldü. Güven öldü. Umut öldü. Sevgi can çekişiyor. Akıl sağlığı taze bitti. Enkaz kaldı geriye. Enkaz…
Adam kadını sevdi. Kadın ihanet etti, yalan söyledi, pişman oldu, sonra geçmişi sildi, devam etti. Adamı sevdi sonra, bir daha yalan söylemedi. Bir daha ihanet etmedi. Ama silinmemiş geçmişi. Adam gerçeği öğrendi. Yıkıldı. Kadın kustu, tüm pisliği çıkardı içindeki. Kadın bir daha ölür de yalan söylemez. Adam bir daha sever de güvenmez. Kadın mahvoldu deli gibi severken adamı kaybetti. Kaybedecek bir şeyi kalmadı. Kadının tüm korkuları gerçek oldu. Adamın kaybedecek bir şeyi kalmadı, umudu, yaşama sevinci öldü. Adam sustu. Kadın sustu. Kadın adamı seviyor, adam kadını seviyor. Artık inanmıyor adam. Sevildiğine inanmıyor. Kadın deli gibi seviyor, inandıramıyor. Güzel bir hikayeye korkunç bir son. Yalan kanseri sevgiyi yendi: Aşk öldü.
-Yorum Kale