Ali Koç

Sadece Sen Varsın Sadece Ben Varım




B12

Her şey gözlerimin önünden silinebiliyor. Bu yüzden yazılara, fotoğraflara ve videolara ihtiyaç duyuyorum Kıyamadığım.

"Çağrı, ben de artık senin gibi yazacağım. Unutuyorum, beni kandırıyorlar."

Hiatus - Save Yourself (Bu kısmın sorumlusu AEE)

Yukarda söylediğim bir kelimede bir fazlalık var. Her şey mi silinir gözlerimin önünden? Yoksa bir sen mi kalırsın? Matematik hesabını sen yap. Sonsuzdan seni çıkarınca hiç bir şey kalmaz mı senin için yoksa bir şeyler kalabilir mi bilemem. Bu konudan başlığın anlamını çıkarabilirsiniz.

Sevgi, emekti. Emekse çok zorlu bir temeldi. Sen şimdi gözlerini kapamışken ben emekleri düşünüyorum.

"Canım kardeşim ... hayatınız huzurlu olsun. "

Ne kadar derinlere gittiğimi bilebilirsin. Çünkü sen unutmazsın. Her anı çok özeldi. Güzel günlere son çeyrek...

-Ali Teğmen...
+Sevgilim...
- Bu dünyada yaptığım en güzel şey sana aşık olmak. Ben bu güzel şeylerin sayısı artsın istiyorum

.
.
.

-Ali Koç




4. Renk Senfonisi / Kar Beyazı



Yerler kar ile kaplıydı. Sabahın erken saatlerinde çocuklar okula gidiyorlardı. Gitmesine gidiyorlardı da hava ayazdı. Keskin bir tipi vardı. Ayaz, keskin bir bıçak gibi insanların yüzünü kesiyordu. Ankara'nın ayazını bilirsiniz. Ağır betonların arasında ölümcül bir ayaz dolaşır. Şehir hantallaşmıştı. Adım atmak için adeta ilahi bir izin gerekiyordu. 

Bunca derdin arasında birisi vardı derdi bambaşkaydı. Necdet! Asuman'ı bekliyordu. 

Asuman nereye gitmesi gerektiğini biliyordu. Dedikodu kazanına düşmemek için ara sokaklara daldı. Yanında da kardeşi Neriman... Garibim ablasının çekiştirmelerine dayanamayıp o soğukta ablası ile beraber gidiyordu. Hasılı Necdet ile buluştular. 

+ Ağır geliyor hayat. Ruhumu gasp ettiler. 
-  Özüne dön.. Ruhunu üfleyene..
+  İçimde bir sıkıntı...
-  Her şeyin bir umudu vardır.
+ Vermezler seni bana. 
- Kaçarım ben de o zaman.
.
.
.


-Ali Koç



3. Renk Senfonisi / Mandalina Yeşili





































   

+ Çayına kaç şeker atıyor? 
- Bilmiyorum.
+ O zaman tanımıyorsun. 
- Ama..
+ Şşşş

Çocuk okuldan eve kadar arkadaşları ile yağan karın tadını çıkarmıştı. Fakat fena halde üşütmüştü. Annesi azarı basmıştı sabiye. Üstü başı fena haldeydi. Anne hemen çocuğun üzerini değiştirip çocuğu sobanın yanına aldı. Yorgun olan sabi uyuyakalmıştı. 

Yokken varlığı aranan varken de varlığı ağır gelen adam kapıyı çaldı usulca. Kapıyı açan kadın adamın elinden ekmekleri ve sırtındaki ince paltosunu aldı. 

Cefakar kadın bir hışımla mutfağa gidip ekmeklerini bıraktı. Sofrayı kurup sabiyi uyandırdı. Yemekler öyle lezzetliydi ki adamcağız kadına varlığına şükür dercesine kadının yeşil gülen gözlerine bakıyordu. 

Adam çocuğu ile ilgilenmeye başladı. Çocuk terliyordu. Annesi meyve getirmişti. Sobanın üstünde ise kestaneler pişiyordu. Çay demini almıştı bile. Kadın yeşil mandalinayı soyup dilimleyip çocuğuna yediriyordu. Adam ise eşinin ve çocuğunun elleri yanmasın diye kestaneleri soyuyordu. 

Çocuk çoktan uyumuştu. Artık yeşil mandalinayı kadın ve adam yiyordu.


-Ali Koç





Bir takım yayınsal mevzuların arasından sesleniyorum. Tam da Barış Manço servisi gibi.. Duyuşsal serzenişler arıyorum. Hülasa yok. Öyle değil "Yok yok." Var bile olamamış bir vakaanın muhteviyatına münzevi olarak vakıf olabilmek için kendimi adamıştım adeta. Fakat 'başarısız' oldum. 

Ne bir ne pes yukarıda bir tek sokak lambası. Aydınlatıyor sokağımı. İyiliğin rengi şehre uzaktan bakan miyop gözlerimin gördüğü yaygın gelişimsel bir sokak lambası sarısı. Seni çok bekledim sokaklarda. Bir umut öldürdü beni. Kim olduğumu unutmuş durumdayım. 

Sarı saçlarını gönlüme bağladın mı. Sıkı bağla n'olur. Gözlerinin akı ile siyahını da unutma. Şimdi senin gözlerinin rengi siyah değil biliyorum. Ama olmuyor ve de aklım almıyor. Anılar yüreğime mesken tuttu. Hasılı içimden sökülme durumun yok fakat acısı var. 

İçinden çıkılmaz durumların içine pek girmezdim. Galiba güven çözecek bu sorunu. Şehrin sarı ışıklarının altında... 

Mükemmel ötesi bir imge sende vücut bulmuş. Bu kısım imkansızı bana veren sensin. Fakat benim ruhum özgür değil. Ruhumu özgür bırakmaya ihtiyacım var. Aslında sana ihtiyacım var. Seni almaya geliyorum. 

-Ben sinirleniyorum. Sinirlenince fırlatıyorum. 
+Fırlat..
-Ama kırılır. 
+Kırılsın.. 
-Yenisini kim alacak sen alacaksın. 
+Ben mi alacağım? 
-Tabi sen alacaksın. Babam alsın istiyorsan. 
+Yok ben alırım da sadece bir şeyi duymak istedim. 
.
.
.


Ali Koç






1. Renk Senfonisi / Siyaha Çalan Mavi



×1.Kişi (Dağ / Yıldız)
Göğe hasret bu adam dağlara aşıktır. özü dağdan gelir çünkü. Ağustos sıcağında nasıl donarcasına üşüdüğünü o ve dağda yaşayanlar bilir. Gündüz bu kimseyi üzmez. Gece fena olur ama dememi bekliyorsun değil mi. Ama yanıldın dostum. Gece o ayazı çekilir yapan birbirine sarılarak uyuyan ve gecenin siyaha çalan mavisini ve yıldızları izleyen iki insanın mutluluğunu siz bilemezsiniz.

-Sırtımı da guytu bi yere verdim. Datlı bi uyku çekesim var ya.. Gidecez heralda.

-Ciğerime işleyen ayazdan daha çok sevdiğim bir şey varsa o da senin yüreğin.

×2. Kişi (Deniz / Ay)
Denizi bilmeyen tanımayan bu kardeşimiz sahil yolunda arabayı öyle yavaş sürer ki denizin çocukları bu duruma kızar. Şimdi bu olayın kahramanları ilk defa ateş başındalar. Malum insanın olduğu yerde kemerler bir delik daha sıkılır. Neticede bizi Güvende yetiştirenler Aziziyeli. Bu durum bize tetikte olmayı öğretti. Hülasa diken üstünde de olsa kurulan hayaller siyaha çalan mavinin huzurunda gerçekleşti. Denize vuran ayın verdiği romantizm beni sana aşık etti o gece. Korkarım ama ben hala.

-...Tıkır tıkır...

+Birisi mi var arkamızda?
-Sen dur ben bakarım.
+Hayır taşlar yere düşüyor.
-Korkma Ben Varım...

-Başardık.


-Ali Koç





Zirve


Tam koşarken ayağım takıldı yuvarlandım. Çocuktum. Anneler günüydü. Hem zirveye koşup hem çiçek topluyorduk annelerimize. Ama benim ayağım takıldı. Yuvarlandım. Kimse tutmadı. Hayatımda bir kez düştüm. Onda da kimse tutup kaldırmadı. Canım acımadı. Tekrar kalkıp yürüdüm zirve gibi görünen o ağaca. O ağaca ulaştığımda ise o ağacın aslında zirve olmadığını  anladım. Hayal kırıklığına uğradım.

Hayal kırıklıklarımız hep görünene inanmakla olmadı mı zaten. Görünenin ardını göremedik. Çünkü biz buz gibi safız. Güler misin bakar mısın biraz? Hadi söyle şimdi. Sen görünen misin yoksa görünenin ardındaki hayal kırıklığı mısın? Canım artık acımıyor ama daha fazla da yürüyecek takatim kalmadı.

Sen gölgesinde huzurla uyuyacağım ağacım olmalısın dediklerim hep gitti. O yüzden bu söylemden vazgeçtim artık ve ağaçlara doğru yürümüyorum. Diyebilirsiniz ki ama gölgesinde otururdun. Dağ soğuk olduğu için gölge arama ihtiyacınız olmaz. Belki de güneşi ararsınız gölgelerden kaçarsınız. Neden ağaçlara doğru yürüdük ki zaten. Zirvede ağaç olacağı kanısına nerden vardık. Tanrı en uca neden ağaç koysun ki. Bu sorular bitmez.

Hayal kırıklıklarımız bitsin artık. Zirvemiz görünen ağaç değil dibine yuvarlandığımız bizi uçuruma yuvarlanmaktan koruyan ağaç olsun.

-Ali Koç






Nazan 5



♫♪♫

Açım ve uykum var.
Saçlarım kirli.
Seni çok özledim Nazan.
Ne kadar dibe vurursak o kadar iyi.

Yüzüne tekrar dokunabilmeye..
Kahkahalarımızın karışmasına..
Şarkılara eşlik etmeye..
Her seferinde film izlerken uyuyakalmaya..

Ah Nazan...
Ya anlatamadıklarım?
Kimse bana inanmıyor.
Seni anlattığım insanlar bana gülüyor.

Bir tek meyhanedeki garson...
O pezevenk de bahşiş için..
Neyse...
Sen gittiğinden beri eve gitmedim.

Sahildeki sabahçı kahvesindeydim.
Neredesin Nazan?
Geberiyorum
Öyle özledim.


-Ali Koç




Nazan 4



Geçmediğini sandığın zaman geçmiş.
Gitmem demeyeceksin Nazan!
Kimseye..

Unutulsun diye yalvardığımız o an
Zamanın pençelerinde parçalanmış.
Üzülme Nazan.
Ayrılıktan kaçamazsın.
Kaçamadığın gibi yanarsın da..

Acımış canın belli ki..
Gözlerine toz kaçmış..
Olmaz öyle Nazan.
Olmaz..

Hayallerini satma..
Ben seni bir tek gün bile
Unutmadım işte.
Öldüm ama unutmadım..

-Ali Koç




Çatı Radyo

  (metnin sesi)

İyi akşamlar sayın dinleyen. Sizinle derin yolda karşılaşmış mıydık?

Bu durum hayatın içinde kendimize zaman ayırarak kendimizi hissetme çabasıdır. Telefonda karşımızdakinin içine çektiği nefesi, sesinden aldığımız duyguyu hissetmek tanımsız ya da sonsuzdur.

Limiti çok seviyordum. Bence son noktamdı. Benden istenilen karanlıkta eksi sonsuza doğru gözlerimi kapatmaktı.

Savaşmak için güç biriktiriyoruz sabaha. Doğanın kollarına düşmek için güneşin doğmasını bekliyoruz.

Ama üstüme atılan suça sahip çıkmak için cuma gecesini bekliyorum. Son zamanlarda cuma gecesi için yaşamaya başladım. Özgür hissettiğim ve haftasonunu iki ile çarpan yarım gün...

Şimdi çok heyecanlıyım. Ne olacaksa olsun azdan aza düştük.

Aslında kaçtan kaça çıktığımızın ya da indiğimizin bir önemi yok.  Çünkü her hâlükârda kendime itiraf etmesem de derin bir yalnızlığın içindeyim. Kendisiyle konuşan adam kadar yalnızım.

Yalnızlıktan uyuyorum. Uyanıyorum. Uyuyamıyorum. Uykusuz kalıyorum. Dönüp arkana bakmadan uyuma. Korkman gerekecek. Neyse, yorganı çek üstüne.

Sen yorganı çekersin üstüne birisi gelir camını tepikler uyuyamazsın. Tam da böyle en tatlı yerinde... İçinden ya da dışından söversin. Artık hiçbir şeyin önemi kalmamıştır. Uyanmışsındır çünkü. Uyanır uyanmaz yalnız hissettiğin için söversin aslında. Uyandığın için değil..

Ne çabuk başladık. Güzel bir renksin sen. Sana aşık olamayacağım kadar.

Art arda beş kere oralet içmiş gibiyim.


-Ali Koç


Nazan 3



Hüznümsün be Nazan.
Kimler nerelerden gidemedi.
Sen gittin be..
Sen gittin.
Kalan mı giden mi
Derken
Yaktın Nazan
Bir sigara daha yaktırdın.
Bir mektup daha yazar mısın?
Boş bile olsa.
Yazar mısın?


-Ali Koç


Sert Rüzgar

metnin sesi ♫

Kıvılcım sıçradı her yanıma. Yangına körükle gittiniz. Canınız acıyacak topluca. Pek uzağım kendimden. Her savaştan beni yanar döner çıkarırlar.

Saldırın. Ama boşa...

Amalar..

İşıkları kapatmadım. Karanlık benim ışığım oldu. Siz karanlığa düşersiniz ben karanlığa çıkarım.

Sert bir rüzgar esecek. Daha da yanacaksınız. Ölümü isteyip ölemeyeceksiniz. Acıdan kıvranacaksınız. Hepiniz!

Ben kayıp değilim. Öfkemi yaşamadınız sadece. Öyle ki ölsem nefesimi ensenizde hissedeceksiniz.

Yangınlardan kurtulamayacaksınız. Merhamet yok. Heyy.

Bigalı. Keskin bakışlım. O mektubu yırttığın gün beni, içimdekini öldürdün. O kokulu mektubu koklayıp ağlardım ya ben.

Farkındayım artık dansların. Işıklar açık ama birbirimizi gören karanlıklar.

Okyanustayım.


- Ali Koç


Doldur Boşalt 

Namlu bidona.. Her Türk erkeğinin hayatının kısa bir döneminde de olsa duyacağı bir emir kipi içeren cümle. bu emir cümlesini tam anlamıyla uygulamazsa birinin bedenine g3 mermisi dönerek girip 10 santimetre karelik oyuk açarak çıkabilir. bunu kimse istemez. O yüzden o emiri dinlemelisin 20 yaşındaki genç arkadaşım.

Aslında bu yazıyı dağlardaki koyunlara yazacaktım ama ziyan'ı okuyacak Fatoş ve ayazda donarak ölen fakat üşümeyen kahraman Türk askerini anacağız.

Yüksek tutuş.. Eğer bu emri duyuyorsanız ya birazdan komando andını okuyacaksınız ya da rafting yaparken ruhu komando olan bir yarım akıllının haykırışına şahit olacak turistlerden birisi olma ihtimalin çok yüksektir.

Ayazı neden seviyorum diye soruyorum. Askerliğimi daha yapmamış olmanın verdiği bir duygu mu. bilmiyorum. o saçları üç numara suratları yara bere içinde kalmış ne yaptıklarının farkında olmayan çocukların ruhu.  Bir gün Osman için saçımı üç numaraya vurdurmuştum. Bir anıyı canlandırmak içindi her şey.

Cevapsız kalmıştık. Cevapsız kalmışlardı. Neden donarak ölebilirdik ama asla üşümezdik? kim annesine üşüyorum diyebilirdi ki? ayazdan donsa da ölse de hiçbirisi üşümedi. üşümeyecek. üşümeyeceğiz.

Bisikletli şahısla ayazda yürürken dedi ki "biz böyleyiz dağda askerler ne yapıyor acaba?". Ne yapıyorsunuz? Beyazın boşluğunda önünü göremeyerek nöbet mi tutuyorsun? Yoksa üç beş nöbetinde zifiri karanlığa bakarak sövüyor musun?

Sen kardeşim, her ne yapıyorsan devletin bekası için yapıyorsun. Son nefese kadar hep son sözüm olan devletin bekası için bedenim canlı ya da cansız milletimin emrinde!



-Ali KOÇ


Kapımın Önündeki Ayakkabılar


Burası müsait. Terkedilmiş bir yer. Üzerime öyle bir sinmiş ki yalnızlık. Yalnız olmamak nasıl birşey yaşayamıyorum neredeyse. Geldin şu an. Hemen sana dönüyorum. No Land ın "üzüme bax" isimli şarkısında bir önceki ay yazmış olduğum yazıyı okuyorsun şu an. ( Bu yazıyı okuyan sevgili okurum kusura bakmazsan bu yazıyı özel bir kişiye yazıyorum ama okuma hakkın var.)

Senden gelen başım üstüne dedi adam. Kadın güldü. Gözlerinin içi güldü. Kadın gülmedi adeta mutluluk şoku geçirdi. Adam parmaklarını kadının yüzüne götürdü. Antakya'yı anlatan yüreğe dokunan bir müzik dipten gelince adam karanlığına gömüldü. Uzandı ve ona okuması için bu dizeleri yazdı.

Su yeşilim.. Senin benim başımı çevirdiğim yönde olmana gerek yok ben zaten başımı senin olduğun tarafa çeviririm. Temizliğin beni bile temizledi. Ben bunca kirin pasın içinde karanlıklarda ölmeyi beklerken şimdi güneşin en aydınlık tarafı gözlerime vuruyor. Gözlerimi saklayamam senden artık.

Yorgunum ve daha bir sürü şey.. Bu gece seni biraz daha tanımalıyım. Biraz özledim. biraz kıskandın mı bilmiyorum ama gıcık tarafına geliyorum. gece benimle uyanmana çok şaşırdım. başım çatlıyor. sana az kaldı. bir onur ünlü dizesi nasıl bekletilir öğreneceksin. bende satırların arasında yol bulmalıyım. ama gıcıksın.

kültür çatışması.. kestane yiyelim lütfen. senin elin yanmasın ben soyarım. senin ellerin üşümesin ben ısıtırım. neyse ya sana pijamalarınla iyi eğlenceler. zaten dedikoduları da anlatmadın. kızgınım bu gece sana.

şu an çok kötüyüm. hem fizyolojik olarak hem de psikolojik olarak. ruhum daralıyor. içimde bir acı. seninle alakalı değil biliyorsun. bugün, dünü ve bugünü yazıyorum. destek görmeye ihtiyacım var. kötü şeyler yaşamak istemiyorum. şansımdan sual olunmaz biliyorum yaradana şükürler olsun.
bugün ev yemeği hayali kuruyorum bir de sana sarılma hayali. biraz daha rahatım. kapıyı kapatıp ağladım biraz ama senden sakladım. gergin olduğumda çekilmez biri oldum sanırım.
ama şiddete meyyalim vallahi dertten.

alim..

3 gün kaldı. Ama fiziksel ve psikolojik şartlar olarak çökmek üzereyim. Doktor sen en güçlümüzsün dedi. Doktor muhteşem bir insan. Yanımda Olduklarında daha güçlüyüm. İkimizde et olarak yığınlardan pek haz etmiyormuşuz.
Bu süreçte sen benim yanımdasın. Dayanamıyorum ben. Ayakta bile zor duruyorum. Herşeyimi sömürdüler ama bu umrumda değil. Ama huzurum.. Onu aldılar elimden. Uyuyamıyorum.
Sadece sana gün sayıyorum.

Bugünü baştan sona tekrar tekrar yaşamak isterdim. Her anını... İlk andan son ana kadar her kısmını detay detay... Yazmak bile anlamını yitirdi şu an. Artık ikimizinde sevdiği bi bank ve cadde var. Çünkü orada bir fotoğrafımız var. Sevdiğimiz şeylerin artması ümidiyle..

En uzun gecenin gerçek bir anlamı oldu şimdi. En uzun gece bütün evsizler sokaklarda huzurla uyudu. Bütün alemler rahatça gözlerini yumdu. Bütün ölüler huzurlu bir gece geçirdi. Özlem çekenler bu gece kavuştular. Yolların bana aşktır artık.

Planlanan kavuşma gerçekleşti. O kadar şey yaptık. Herşey çok güzeldi. Ama çok çabuk bitti. Artık yeni bir kavuşma anını beklemek gerekecek. Bunu şimdiden düşünmeye başlamak şimdiden özlemek gibi.
Gülüşüne dokundum bugün. Gülüşünü görmek herşeye bedel. Hele gözlerinin içinin güldüğünü görmek tarifi imkansız bir durum. Bugün benim için yaptığın tatlıyı da çok beğendim.
Ve senin için kestane pişirip soymak benim için çok şey ifade ediyordu.

Bugün ayrılık günü.. Boş dolabımı da doldurduktan sonra insanlığa doğru giden yolda bir adım daha yol almış oldum. Ellerimde senin ellerin..
Üzerindeki huzursuzluğu anlıyorum. Bunu senden daha az yaşıyorum ama anlamak için elimden geleni yapıyorum. Çok başarılı olamasam da yetebildiğimce senin yanındayım.

Büyük küçük bütün huzursuzluklardan sıyrılıyorum. Zaman.. Herşeyin üstüne sünger çekiyor. Sense hayatıma nakış gibi işlemeye başladın. Hissettiklerimi anlayıp hissetmen çok etkileyici. Sensizlik var bu akşam. Arkada hızlı bir müzik. Şimdi sana uyumak istiyorum desem kafama ordan buraya terlik fırlatırsın gibime geliyor.

Ama ben senin ayakkabılarını kapımın önünde görmek istiyorum. Çünkü bu seni seviyorumun içine nal salmak demektir...



-Ali KOÇ


Gözyaşı Averajı Bizde


Yol biraz tepeye çıktı. Ben Türkiye'nin pek mülayim vilayetini özler iken beni güneye götürüyorlar. En güneye. Sensizliğe ve de sessizliğe. Alın beni buradan. Ben buraya ait değilim. Gözlerimin önüne inen perdeyi ben kaldırıyorum o geri iniyor. Şansım pek yaver gitmiyor bu ara. Ama vukulara vakıfım. Vakıf Olduğum bu vukular genel olarak sosyal hayatta olan günlük durumlar.

 İçsel olarak savruluyorum. Kendimi tanıyamıyorum bile. Kim olduğumu bile bilmiyorum.
Sende sitem ediyorsun. Burası dağ... Ama şunu unutmayın acımasız kışlara rağmen ben üşümem.

Bıraktım herşeyi  gözlerinde.

 Gelmiyor ayaz günler. Sesimdeki enerjiyi duyamayınca Şahane Şibumi üzüldü sanırım. Artık yorgunluk sesime çökmüş. Sanki cenaze olmuşum konuşabilen. Vardı aslında öyle bir iki hikayem. Muhtemelen beynimizin çalışamadığı dönemler. Düşünmeden ve bana birşey olmaz tavırlarıyla hareket ettiğimiz günlerdi. Ölüme her zamankinden daha yakındım ama durumun ciddiyetinin farkında değildim. En azından arkama bakmadan kaçabildim.

 Neco Fransa'daymış. Ben de Suriye'deyim ne var yani. Ahmet Almanya'da. İyi kötü Türkiye'den kaçma çabasına girmiş bizim ekip. Beni Güven parka bıraksalar. Acayip uykum geldi. Çalan şarkının tadı yok.

 -Sen- in geldiği yerden başlıkların birisi çalan. Sanki mozart mı. Kendi kendimi tribe sokuyorum gece gece. Anlamsızlık silsilesine dönüştüm ama sorun değil bunlar.

Bu arada Mozart ile aşık olunabileceğini bir doktor adayından öğrendim.

Yan taraftaki kızlar ara sıra yemek veriyor. Allah razı olsun.

 Ulan bizdeki özleme bak. Kafalar kırk yerinden kırık yemin ediyorum. Ya da ifade edemiyorum boşver. Ama olay Gençlik Kıraathanesi. Bu yazıda yer alabilecek kadar hayatımızın içine girdi. Gençliğim Gençlik Kıraathanesinde soldu kabul ediyorum ama orayı özleyeceğim aklıma gelmezdi. Kahveciyi bile özlemişiz. Grup fotoğrafımız kahvecimiz Fikret'in veya Ferhat'ın ya da Faruk'un tam emin değilim ama onun fotoğrafı. Onu da özledik. Yorgun suratını. Öğle vakti Gençliğe gitmiştik. Sabahın köründe gelmişiz diye bi fırça yemediğimiz kalmıştı.

Gençlik deyince aklıma Üzeyir dayı geldi. Trilyonlar verseniz keyfimi bozamazsınız diye bi lafı vardı. 24 Kasımda kravat takmıştı depoda. Ne adam ya. Bende sözde öğretmenim ama pek hissetmiyorum.

Şimdi ben susayım derdim fakat ben susarsam seni göremem. Sana anlatacaklarım sonucunda benim sancısız sızılamayan pek muhterem gözlerimin arkası ne halde?

-Ali Koç





DÜŞÜNME KAYBOLURSUN


Bilmiyorum ki bende sustuklarımı. En sevdiğim ceketim ve sen şu an hissettiğim ve kokladığım en güzel şeylersiniz. Düşüncelerimi durdurabilen soğuğa karşı dimdik durmasam bile üşüdüğümü kabul etmeyecek kadar gururlu.  Sanki sen çok şeysin. Ama sen yine de düşün bana esir kal.

Sonbaharı mı yaşıyoruz? Hangi günler cumartesiydi? Cumartesi günleri tenimde hissediyorum bütün yağmur damlalarını. Ve bunların hepsi bana ne kadar yalnız olduğumu hissettiriyor. Sen susmasaydın ben yoklukta bile var olamaz bir şarkının yedinci notasıydım. Sen beni duyduğunda dünyanın en güzel sesi oldum.

Hepsi kabul de ben koskoca ülkeye sığamayıp yıllar önce yaşamak için hayalini kurduğum bu yere nasıl geldim. Bazen kendime bu şansın nereden geliyor diye soruyorum. Sonra bu bunu sorgularsam kaçar gidermiş gibi hissediyorum.

Hani bir keresinde Üzerimde yeşil ceketim varken kar yağıyordu. Seninle aramızda yol vardı sadece. O gün hissettiklerim tabi ki üşümek değildi. Ben senin saçlarındaki kara dokunmak istedim. Ama sana gelemedim.

Ben hayatın neresinde koptum pek farkında değilim. Ama sen Ankara'ya bende Hatay'a ihanet etmedik. Şimdi ben Ankara'yı çok seviyorum ama sanırım sen Hatay'ı sevmiyorsun.

Bir silahım yok. Olmasına da gerek yok. Olmadan da kafama sıkabilirim. Birde kocasını öldüren Selma'yı yaratan arkadaşım var. O da karlı yollarda yürürdü. Saatim düşmüştü o bilmez. Ama ben karlı yollarda saatimi aradım. Onunla yıllarca birbirimizi gördük ama yıllar sonra tanıştık.

Şimdi bu soğuk bana dokunmaz. Kovalayacakta bir şey yok. Herkes sinirli. Çok kültürlü bu hayatın ben neresindeyim. Kıblenin yönünü bilmiyordum. Bugün öğrendim. Artık babam sorarsa cevaplayabilirim. Ama senin ses tonun bile beni öldürebilir.


O yüzden artık dünyanın en güzel sesi sensin.

-Ali Koç




MODERN


Şu an hangi lanet şarkının çaldığından ziyade -ziyade ne demek la- naptığımı umursuyor gibi görünmek isterken umursayamıyorum. Öpsem ayıp olur mu ya?


Girip de çıkamadığım noktalarda halatla asılmayın beni kardeşim. Dokunmayın. Kovarım çünkü. Şu sıra kovuyorum. Çünkü benim görevim bu. Aslında bu canımın kahyası ile ilgili. Genel olarak böyle. Modern hayatta #şımarık olmak gerekiyorsa ve bu da benim kanıma işlememiş olsa bile şimarırım ben. Tamam hemen birşey söyleme kibar davranmıyorum.

Bi de popiler var. Popi insanlar... Ağzını yüzünü eğerek, dar kırmızı pantolon giyerek... Yaratan bu varlıklara fikir versin derdim de kullanabileceklerini pek sanmıyorum. Aslında ben seni rahatsız etmek istemedim.

Dokundurmalılarımızı dondurma dolaplarına depolayarak daha fazla 'd'li kelime bulamazsam bile seni bu anlamsızlıkta bırakmam korkma. Diss atıyorum affet. Buda modernizme girer mi. Girmezse bile hatrım için sen sokuver.

Evdeki modernizm ise babamın dokunmatik telefonda okey oynaması. Bazen sıkılmadın mı diye sormak istiyorum ama elleme Adamcağızın tek keyfi diyorum. Bir bilse oğlunun kıytırık bi telefonla dağları taşları aştığını. Gözleri fal taşı gibi açılırdı herhalde. Sen yine de karar ver söyle.

Aslında sen bir türküyü ifade ederken ben senin yüzünden deep house ile idare ediyorum. Where are you now gibi bir şey bunların hepsi. Sonra içine düşen bir heyecan.

Bide şu var hepsinden önemlisi. Tanımadığın iki insan. Linkin Park'tan Bleed  It Out şarkısının eşliğinde tüm masumluğunu üzerine alarak utandığını belirtip o iki insanın ise bunu engellemek için ışıkları kapatıp tişörtlerini başlarına geçirip dans etmeleri modernizme dahil mi?

-Ali Koç




ORTASI


Güvensiz ve de sensizim.
Hani ortada buluşurduk ya.
Ben ağlayacağım derdim sana.
Gel beni bi dinle derdim.
Şimdi ortası yok buranın.
Ortada tanıdım seni.
Yok buranın ortası.
Ben artık gözyaşlarımı nereye akıtayım.
Ortası yok buranın.
Ciğerim nerdesin?
Ciğerim yanıyor.
Çözülmedi benim gönül bağım.
Duymasın bizi görmesinler.
Ben seni sevdim Güvende çaresiz.
Konuşmadan sevdim seni.
Aşkımı da Güvende yaşadım.
Suskunluğumu da.
Ama ben ne sana ne de güvene doyamadım.
Ağaçlı yollarda ne arardık ne bileyim.
Aşk dolu bakışımı Güvende bıraktım.
Depoda tuttuğumuz nöbeti
Depoda içtiğimiz kahveleri
Yok yok
Ben seni özledim.

-Ali Koç





EMEKÇİ

Tan ağarmadan uyanır emekçiler
Bilirsin hepsi bir parça ekmeğin peşindeler
Kaderi acıyla yoğrulmuş önceden
Cami safında farklı mı onlar zenginden?

Anlatamaz derdini hiçbir şarkı
Eve varınca içer birkaç duble rakı
Ruhuna dokunamaz kimse nasırlarından
Fısıltı bile olsa ses gelmez dostundan

Omuzlarındaki yüktür kamburunun müsebbibi
Evladının arkasında durur karlı dağ gibi
Varlığı evine kasvetli bir hava verir
Yokluğu yürekte acılı bir sızı gibidir.

-Ali Koç




SEN

Seni ariflere tarif ederken:
Yüreğime sızmış lunapark balerini,
Yüzünde tonlarca melek var, gülümsemesi için binlercesi çalışıyor.
Zarafetin bir cinayet romanının aracı oldu.
Bütün şairler toplansak seni anlatamayız.
Ballanmış bir ilkbaharsın sen.
Kayalardan süzülen insanı bayıltan serin bir yaz rüzgarısın sen.
Sen olmasan dünya çok çirkin olurdu.
Senin yokluğunun gürültüsünde sağır oldum.
Hatta geçenlerde ameliyat oldum.
Dünya galaksi big bang ne varsa hepsinin odak noktası sensin. Sen neredesin?
Ben seni gördüğümde gözlerime değil vücudumda ki hiç bir hücreye inanamadım.
Toprak olsam senin ayağının altında olurdum.
Su olsam sana akardım.
Elma olsam senin kafana düşerdim.
Gemi olsam senin kıyına vururdum.
Çok saçmaladım bağışla.
Anlamı ve ağırlığı olan her şey senin safında, bende de gördüğün gibi alengirli anlamları anlamsızlık yapma çabası.

-Ali Koç




MÜPHEM İŞLER

Buradayım şimdi buraya bakın
Yanarsın dokunma bana sakın
Suç işlemek istemezsin burada
Ben denizlerim senin gözlerin ada
Esiyorsun benden kendine güleç
Sessiz sakin kalmam güleç bombasına
Teknik arıza yoksa stabil durum
Müphem işler peşinde değilim.

-Ali Koç




BAHTİYAR BAHTIKARA

Hepinize iyi akşamlar çocuklar
Yaz gelse de kurulsa çadırlar

Aksa günler yanımdan sen kalsan
Eksilmez şanımdan ele güne kansan

Çileciyim geceleyin yalnız başıma
Elleme adamı geldi artık burama

Kimin ışığı oldum esiyor böyle rüzgar
Öldürür sevdiğini herkes hazaar

Sinüzit burnumdan geçiyor gözlerimin arkasına
Dokunamaz kimse bizim gibi delikanlının hasına

Yaşımız akıyor görmediklerimize
Savaşımızı veriyoruz göreceklerimize

Keskin yazıların değildi etkin dokunan
Anlamıştım tılsımı operasyonlardan

Duvardaki kol saati düşerse suçlu sensin
Her köşeden gelen sesin nişancı keskin

Kaymakamın evine kusarım tutma beni
Kör karanlıkta korkutmaz sular seni

Yanlışları doğru edebilecek iki cipsi
Yaparak yaşayarak öğreten on kedi

Dünyanın üst katından dedi birisi bize
Gözleri dolarak gururla "bitmeyin siz"

-Ali Koç




HAYALİMSİ

Kaderin kollektif bir günahısınız.
Sorsan kimse sahiplenmez.
Ama sebepsiz yere de kan akmaz.
Korkut Korkusuz'u siz yarattınız.

Yankilerde gelmez artık sanki.
Bıraktıkları senin düşlerinse
Ot kafası kalmış iki deliyi görmez.
Hasan Sansar ve bayat simit.

Aşık olduğum kadın buraya bulaşmış
Sesler depodan gelince korkarmış
Halbuki ben aşkımı çığırıyordum.
Nazan Tarzan çok üşüyorum.

Ben güneyden kuzeye doğru kaçarken
O ise batıdan doğuya doğru giderken
Beni kurtardı sarhoşlardan epinefrin
Bahtiyar Bahtıkara yüreğimde bir sızı.

-Ali Koç




BİZ KİMİZ?

Siz yazısı kadar silme yalnızım.
Hiçlikte kendini bilmez bir şansızım.
Duyulmaya ihtiyacı yok anlaşılmazım
Bahtiyar Bahtıkara tıngırdatıyır gönül sazım

Biri anlamasın bizi durgun sular
Şelale olmuş görünen görünmeyen yaralar
Kimse bilmez Güvende sessiz karanlıklar
Sir Siro sanki yüreğime kanar ağlar

Bakışlarımda vazgeçmek belirmiş kimsesiz
Yeter dokunmayın, ölüyorum sessiz
Sardı ruhumu teslim alacak kefensiz
Mustafa Usta bakar göğe tek başına

Dumanlı bir kahve masasında kimyasal
Çok güçlü olduk böyle ordum yaşamsal
Erken gelene geceyi yakarım karasal
Okan Tokat korkar kayınçosundan

Kafamı kaldırıp mavi göğün efendisine
Ellerimi açtım yüzüme çırpmak sesine
Farklı bir beyin fırtınası yapar hepsine
Alp Eren Er yada komando

-Ali Koç



AFİLLİ FİLİNTALAR

Baştan aşağı isyan furyasıyım.
22 numaralı 6. soluktan kesme afazi hastasıyım.
Kesme bulutları gördüğümde kulağımdan kanlar aktı.
Seslerin geldiği yere ben gitmedim.
İçimdeki Bahtiyarsız alanı işgal edecek şahısların yokluğu
Beni cartayı çekmeye zorluyor.
Umarım ummadıklarımı umdurmazsınız.
Ben cehenneme layık olurum da
Cennet ona layık olabilir mi onu bilemem.
Kimisi yoklukta
Kimisi boşlukta
Bende hiçlikte
Boğuşuyoruz.
Hasılı boşlukta yokluğu hiçliğe dönüştürmeye çabalıyoruz.

-Ali Koç
4.11.2017




GERÇEK TEHLİKE

Öylesine imkânsızız ki seninle,
İhtimaller dahilinde bile değiliz.
Sen bir kuğu gibi bembeyazsın.
Ben bir gece gibi simsiyahım.
Göz göze gelsek kıyamet kopacak.
Yüzüm düşük yağmur yağıyor
Sen göğe bakıyorsun güneş daha güzel
Ben sana şiir yazarken burada böyle
Sen hayalimde iyilik Tanrıçası
Gerçek tehlike kurşunu yakalar.

-Ali Koç




KORKMA BEN VARIM

Ben sana kaynaşmaya çalışırken
Hayallerimi gerçekleştirdim yekten.
Bahar açtı yüreğim bir sonbahar gününde
Seni sevdiğimi nasıl söyleyeceğim ben.
Bekledin bir an biliyorum ama olmadı
Biraz tadını çıkaralım, daha değil.
Günü gelince kulağına fısıldamadan
Korkma ben varım diyeceğim.
Ay düştü sahile, yolunu gözlüyorum.
Gölgeni görüyorum gökte gülerken
Hayallerimin odak noktası sen oldun.
Ben bu şiiri sana nasıl göndereceğim.
Öyle bir an ki gülüşün kulaklarım ezberlemiş
Kulakları kör birine koklamayı öğretiyorsun.
Ben seni ağlarken de severim
Ama sen kahkahayı bas gitsin.

-Ali Koç



Nazan 2

Gözlerim kamaşıyor Nazan!
Üşüyorum diyemem sobayı yaksan.
Duyuyor musun şimdi anlamadan?
Al işte beni sevmiyor,
Ah Nazan söyler misin
Yoklukta hiçliği boşluğa dönüştürebilmeyi
Anlasa birisi beni bulanık mantıkla
Alengirli anlamlarda kaybım yok
Gel beni al Nazan
Güvendeyim.
                             
-Ali Koç





Nazan 

Fekat Nazan Hanım!
Anılar hep yarım kaldı şimdi.
Neden bunlar bizim başımıza düşer ki?
Her adımda geri kalan şansımsa
Duymaz kimse bu sesleri ve ışıkları.
Balçıklar sardı beni Nazan!
Sen kaç ya da yan
Sonuçta iki boş hece insan.

-Ali Koç




ŞAHISLAR 1

Zaman gökten düşüyor.
Kimine fazla kimine az geliyor.
Kimi de şükür ediyor.
Yazgılar eksik gelmiş sanki.
Duyumlardan gelen bir müzisyen abimiz söylemiş diye duyduk.
Karalar çözülmüş. Sol kollara bağlıydı.
Hasan çığırıyor. Hasan çağırıyor.
Hepsinden daha önemli bisikletli şahıs.
Gecenin aydınlığında zeroşlar kovalıyor.
Doğudan Batıya gidenler,
kuzeyden güneye gidenlere hep yardım etse keşke böyle.
Yanında olsa haksızlığın kitabına el basacak.
Hangi yazıda sorusuna yüklediklerini ben verdim Sonuna kadar.
Artı sonsuzu gördük inşaatın üstünde.
Yalnızlığın seni şarkıların içinde şiirimsilerde yalandan dinliyor.
Duymak istersen tabi.

-Ali Koç




Gönül İşleri Bakanlığı / GİB

İlk görüşümde ses etmedim. Tatları görebilir miyim diye en başa dönmeye karar verdim. Yeniden görmek için geleceğim ve duyacağım. Doğum günümden sağ çıkarsam tabii..

İkinci okuyuşumda tesadüf dedim ama hafiften şüphelendim. Ceplerime taş doldurmaya başladım. Duvara raptiyelip bisikletli şahısı -Hidalgo1903- korkuturum ayakları söker mi? Şimdi ortanın boş cümlesi.

Üçüncüyü hissedişimde memleketimin meşhur küfrünü ettim. Ben bu küfrü tam mı bilmiyorum ama 5 yıl sonra öğrendim sanırım. Mesajı almıştım sonuçta. Okumada ve dinlemede gördüğüm aşkın ızdırabını..

Dördünce yalnızlık senfonisinde kilidi vurdular ardıma. Neyi beklediğimi bile şaşırır haldeyim. Sol çıkmayı düşünmüyorum fekat. Neyse Hasana ve kendini Hasan hissedenlere selam..

-Ali Koç





BAYAT SİMİT

Yağmurlu bir sokakta sulara ay vururken yüzümüzden sızan yağmur damlacıkları...
Omuz omuza verdiğimiz kavgalar...
Karanlık akşamlarda ortada tir tir titrediğimiz günler...
İşte şimdi hayalin en güzeli akan suya atlayan küçük çocuktan cesaret alan delinin sorgusu gibi alınıyorum hayattan.
Tam o sırada iki kafadarın hayalini gerçekleştirmesi.
Birileri ölümle pençeleşirken canına yandığım bisikletli şahsı güvensiz yerlerde arıyorum.
Her gece aynı yerdeki köpekten hala korkarım.
Üşümüyorum bile sadece özlüyorum. Biraz üşüsem donarak ölme ihtimalimi ve Ekberin askerlerini düşünür mutlu olurdum.
Yazgısı yazılırken yazım hatasına uğrayan tek şansı Bahtıkarayı tanıyor olması.
Şimdi Güvende üşüseydim sesim çıkmazdı.
Para üstüne verilen çikolatalar gibisin. O an anlamsız ama ambulans sesi gibi zevkli.
Susun Bahtiyar duymasın bunu.
Ciğerim, acıktım. Birer baya simit al da yiyelim. Bende beş kuruş para yok.

-Ali Koç





ŞİDDET İLE ŞEDDELİ SEVMEK

Şiddete meyyal kısmı hep dertten fakat
Sensiz geçen zamanları hep çöpe at.
Buzlu kar değil çarem, yanıyor içerim.
Yazgı meselesi bütün bunlar, çare senim.

Cartayı çekiyorum sanırım yavaş yavaş
Çatakta ve her yerde ben varım ama
Sanma batmam, yorulmam ve de ölmem
Anlaşılmaz bu durumum pek müphem.

Gecenin ayazı omzuma dokununca usulca
Bir bakarım sensizlik çukuruna huysuzca
Dizlerimin bağı çözülür, gözlerin kusursuz
Velhasılı buralar komple cumartesi..


-Ali Koç