Sürükleniyor insan... Ne için olduğunu bilmeden. Evet tamam
hissediyorsun ama ya yanlış yaparsan? Ya pişman olursan? Bir yanlış yaptın mı
bir kere arkası geliyor. Düzelteyim derken her şeyi berbat ediyorsun. Peşini
bırakmıyor o yanlış. Bir yanlış oluyor sana bin yanlış.
Aşk hormonlarla
ilgiliymiş. Aşıksan beynin arka planda çalışıyor sanırım. Ne garip. Düşünsen de
yanlış yapabiliyorsun düşünmesen de. Gerçi doğru olanı bilemiyorsun ki.
Hissettiğin, yapmak istediğin doğru geliyor sana. Pişman olacak olmak da
umurunda olmuyor, aksi bir durumla karşılaşacak olmak da...
Ne zaman ki içini
dolduran, seni yönlendiren kelebekler peşini bırakır o zaman görürsün dünyanın gerçek rengini. Bir bakarsın ki
pembeler mor imiş, sarılar gri...
Yalpalanır durursun
bir süre. Geçecek dersin. Geçer de... Zaman her şeyin ilacıdır illaki fakat ya
yaşadığın an. O saniyeler...Titreyen elleri bir kenara bırak, konuşamayan
dilleri ne yapacağız?
Susmak en iyisidir her zaman. Hep öyle söylüyorum kendime.
Sus. Ama bir an sadece bir an açıyorum ki... Bir bakmışım bir cümleyle ifade
edebilecekken ön bir cümle kurmuşum.
Giriş,açıklama,anlamı,gelişme,varsayılanlar, ve sonuç. Tüketmişim bütün
sözcükleri. Tükenmişim de. Sonrası bir ağırlık. Bir ağırlık ki sorma. Neden?
Neden? Neden? Neden saçmaladım? Ne gerek vardı?
Cevapları olmayan
sorular evet kötü ama belirsizlik daha da kötü. O da düşünüyor mu? O da
hissediyor mu? Ya öyle olmuş olsa bilmez misin diyorum. Konuşmaz mı? Ama sen de
konuşmuyorsun. Sen de demiyorsun ona"SEVİYORUM". Demek ki yok bir şey
diyemeyiz diye kendini avut dur sonra. Böylesi daha cazip. Bir seçim bence
düşünme tarzı. Canını yakmıyor sonuçta. Düşünceler sana ait madem istediğin
gibi kullan onları. Tüketme heyecanları, hayalleri... Gün olur onlar sana yol
olur. Sıkı tut elindekileri...