
Gün aymamış daha, alarmım sabah olduğuna dair ısrarcı olsa da göz kapaklarım kabullenmekte oldukça zorlanıyor. -16 derece gösteriyor termometre, yine de şehir uyanmadan ciğerlerime doldurmak istediğim kar kokusu var dışarıda. Pencereyi açmak aptallık gibi görünse de kuşların selamını almaya değer biliyorum. Onlarla sohbet etmek için bundan daha güzel bir vakit olamaz. Üstelik danslarını izlemekte sabahıma neşe katıyor. Titriyorum, öyle bir titremek ki içimin buzları eriyip ayaza karışıyor sanki. İki sokak arkadaki minareden yükselen ezan sesiyle, kuşların verdiği neşe ikiye katlanıp huzura karışıyor. Dua etmenin güzelliğini bu saatlerde iliklerime kadar hissediyorum. Dünya henüz kirlenmemiş, bedenler gibi ruhlar da uykuda. En büyük şükürlerimin başrol oyuncusu uyanmış bu arada. Kalkar kalkmaz demlediğim kahvenin kokusunu aldı galiba.
-Pencereyi kapat sevgilim, hasta olacaksın.