Mahalle başına kurulmuş giyotinde
Ruhumu ezdiler,
Yirmi beşinci karesinden.
Rahmine sakladığım iki çöp sigara vardı
Kalbimin.
Eskiden olsa ‘cuvarasız bayramlar’a ağlardı babam;
Faşizmi, ensemden yakaladı.
Sinematografik çocukluğum
Yoksa bir roman mı olmalıydı?
Cinai sarılışlarım oldu oysa benim.
Ruhum giyotine vurulmasaydı,
Elbet kurban giderdi bir şiire.
Mütalaasını asan halatlarımdan boğardı
Annemin ilkeli gençliği.
Köle pazarında tezgaha atılan sikkelere
Müezza gibi miyavladım;
Naaşım önde giderken yine de umutla.
Mahalle başları, insanlar ölsün diye miymiş?
Bir ceset kaç yıl,
Her sabah,
Toplu taşıma suratsızlığına;
Bir ceset kaç yıl,
Her akşam,
Kara kutu ruhsuzluğuna;
Bir ceset kaç yıl,
Her uykuda,
Tekrar tekrar giyotine...
?
Çocukken ölseydim,
Ah!
Kuşpalazı derlerdi dedeme.
Yutağımda birikenleri
(Öyle ya)
Kimse bilmezdi.
-Münevver Kübra Peker